Bir Dolandırıcının İtirafları
Can Yayınları, Thomas Mann'ın
eserlerini yayımlamaya devam ediyor. Son olarak yayımlanan,
Mann'ın tamamlayamadığı eseri Dolandırıcı Felix Krull'un
İtirafları, bu usta yazarın ölmeden önce ulaştığı son
noktayı biz okurlara gösteriyor.
Başyapıtı sayılan Doktor Faustus'u
ve ardından Felix Krull'un İtirafları'nı okuyan biri olarak usta
yazar, klasik eser, başyapıt kavramlarının insan zihninde tam
olarak yerlerine oturduğunu söyleyebilirim. Doktor Faustus'ta
işlenen temaya bağlı olarak romanın bütününe yayılan iç
hesaplaşmalar, Alman mitolojisine, teolojisine yapılan göndermeler,
müzikle kurulan ilişki okuyucuyu için zorlu ve çaba isteyen bir
okuma vaat ediyorken, Dolandırıcı Felix Krull'un İtirafları'nda
ise anlatıcının soylu olmayan bir ailede doğup doğru düzgün
bir eğitim almamasıyla pekişen “alt sınıf” anlatısı olma
iddiası daha romanın ilk satırlarında kendisini belli ediyor.
Usta yazar kavramı işte burada anlamını kazanıyor: Anlatımın,
konunun, işleyişin farkı oldukça net ama tüm bunların üstünde
yazarın biçemi bütün eserlerde yazarın kim olduğunu belli
ediyor.
Felix Krull sonradan iflas eden burjuva
bir ailenin oğlu, daha çocukluğunda okula gitmemek için babasının
imzasını taklit etmeye başlayarak kişiliği hakkında ipuçları
veriyor. Kişiliğini gizli tutma isteği, kendisini başkası olarak
hayal etme oyunları, kendisini zorlayarak gözbebeklerini küçültüp
büyütebilmesi, nabzını hızlandırabilmesi daha çocukken farklı
bir zekâyı işaret etmekte.
“Eğer çevremdekilere biraz
karışmış olsaydım, birlikte olduğum insanlarla hemen içli
dışlı olurdum ya da zavallı babamın dediği gibi, hem dost hem
de düşman davranışı sergilerdim; kısacası kendimi pek de
güvenilmeyen bir yardımsever gibi gösterirdim, doğamın sırrına
yaklaşmak, özsuyumun inceltilmesine ve yaratıcı güçlerimin çok
kötü bir şekilde zarar görmesine ve zayıflamasına neden
olurdu.” alıntısı Frankfurt sokaklarında yapayalnız
dolaşan bir genç adamın tedbir, plan ve dikkat dolu cümleleri.
Kendisiyle o kadar barışık, kendisinin “farklı bir ruh”
olduğuna o kadar inanmış ki kadın simsarlığı yaptığı bir
dönemden bile “bunu eğitimim ve gelişimim için son derece
önemsediğim için yapıyorum” diyerek kendisini kandırabilir.
Felix Krull oldukça kurnaz bir biçimde
zorunlu askerlik görevinden kurtulduktan sonra Paris'te bir otelde
çalışmaya başladığı gün dört ayağı üstüne düşecek
kadar da şanslı çünkü vaftiz babasının koyduğu ad Felix,
Latincede şanslı anlamına
geliyor. Şanslı beyimiz bulduğu mücevher kutusuyla kendisine
başka sınıftanmış gibi gardırop düzerken, bir yandan da otelde
çalışarak farklı insanlarla tanışmaya çalışır. Zekası
kadar yakışıklılığı da bu yolda kendisine yardımcı
olmaktadır.
Şansının yaver
gittiği en büyük ân ise bir baronun kendisine onun yerine, onun
kimliği ve parasıyla bir yıllık dünya turuna çıkmayı teklif
ettiği ândır. Sevgilisinden ayrılmak istemeyen baronla kimlik
değiş tokuşu yapan Felix Krull'un önünde yepyeni bir yaşam
vardır artık.
Thomas Mann'ın
Romanyalı hırsız Georges Manolescu'nun anılarından esinlenerek
yazdığı bilinen bu roman ne yazık ki tamamlanamadan, tadı okurun
damağında kalarak bitiyor. Manolescu'nun bir Alman prensinin adıyla
Cenova'da bir soyluyla evlendiğini, çocuğu olduğunu yaşam
hikâyesinden biliyoruz fakat Felix Krull'umuzun itirafları maalesef
o kadar ilerleyemeden son buluyor. Romanda anlatıcının sık sık
daha sonra anlatacağını belirttiği olaylardan, Thomas Mann'ın
yazacaklarını kurguladığını anlayabiliyoruz. Bunları
öğrenemesek de büyük bir yazarın son eserini okumak, dil
ustalığını görmek adına Dolandırıcı Felix Krull'un
İtirafları okunabilir. Bazı cümlelerde anlatım bozukluklarına
rastlansa da Kasım ve Yadigar Eğit'in başarılı çevirisinin de
bu zevkli okumada kuşkusuz payı var.
Banu Yıldıran
Genç
Thomas Mann
Dolandırıcı
Felix Krull'un İtirafları
Can Yayınları,
Temmuz 2014, 476 s.
* Bu yazı Agos Kirk'in 15 Ağustos 2014 tarihli sayısında yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder