2 Mart 2021 Salı

Cümle Göğün Mavisi

 Umutsuzluğun dip noktasından umuda yolculuk ya da Fevzi’nin hikâyesi

Ayhan Koç’un son romanı Cümle Göğün Mavisi geçtiğimiz ay İthaki Yayınları’ndan çıktı. Ele aldığı güncel konuyla, içeriden keskin bir bakışla eleştirdiği edebiyat dünyası yorumlarıyla ve postmodern oyunlarıyla dikkati çekiyor diyebilirim.

Roman, Fevzi adlı gazetecinin polisler tarafından evden alınmayı beklemesiyle başlıyor. Bu memlekette oldukça tanıdık olduğumuz bir sahne. Fevzi ana karakterimiz. Roman, onun yaşadıkları ve yazdığını hayal ettiği romandan parçalarla eşzamanlı ilerliyor. Yatak odasında bavulunu toplayan Fevzi sessiz sedasız başına gelenleri kabullenmişken, karısı Meral’in bağırıp çağırması, küfürleri romandaki önemli bu iki karakterin farklarına daha ilk sayfalardan dikkat çekiyor denebilir.

Yine ilk bölümde karakterlere dair başka ipuçları da veriliyor. Toplumdaki kutuplaşmanın en yoğun olduğu yıllara gelinmiş. Fevzi arkadaşı Sermet’le hükümete dek uzanan bir yolsuzluk dosyası hazırlamış. Bu dosyadan yayımlanana dek haberi olmayan Meral’le Fevzi’nin arasında laf sokmalara, aşağılamalara kadar ilerleyen soğuk bir savaş var. Bölüm sonunda Fevzi kızkardeşiyle telefonda konuşurken, bakıma muhtaç babalarının Fevzi tarafından defterden silindiği, annenin ise bir zamanlar babasını aldattığı konusu açılınca, bu soğuk savaşın asıl sebebi belli olacak. Kardeşinin sorduğu “Sen aldatılmak nedir bilir misin abi?” sorusunun cevabını içinden veriyor Fevzi: “Artık aldatılmak nedir gayet iyi biliyor.”

Böylelikle aslında romanın ana izleğine geliyoruz. Fevzi yıllar öncesinde ödül almış bir roman yazmış ama artık yazar olarak unutulmuş gitmiş, evliliği sallantıda, annesi travmatik bir biçimde Fevzi’nin onla konuşmayı reddetmesi sonrası intihar etmiş, babası bakıma muhtaç, kızkardeşi gurbette ve iktidar yanlısı olmuş... Hayatında elle tutulur bir şey yok, hapse girmeye bile razı. Karısının kendisini aldattığını öğrenmesiyle artık benliğinden kaçamayacağı bir dönem başlıyor. Roman aslında yaşamının en kötü noktasında olduğunu düşünen Fevzi’nin alter ego’su “Yabancı” sayesinde geçmişten bugüne kendiyle hesaplaşmasını ve içinde bulunduğu kısırdöngüden çıkmasını anlatıyor. Bildiğimiz en eski hikâye, kahramanın yolculuğu. Bu hikâyede önemli olan kahramanın derinliği ve yolculuğun anlatımı ve Ayhan Koç bunu oldukça iyi bir biçimde kotarmış.


Romanın önemli leitmotivlerinden biri I Pagliacci operası. Kendisini aldatan karısını ve aşığını öldüren bir palyaçoyu anlattığı için Fevzi’nin ruh hâline oldukça uygun. Hatta pek çok bölümün başındaki alıntılar operanın libretto’larından oluşuyor. Operadan bahsedilen bölümle beraber Fevzi’nin yazmayı hayal ettiği roman da başlıyor. Roman içindeki bu romanı ayırt etmemiz oldukça kolay çünkü hem farklı bir formatta dizilmiş hem de Ayhan Koç yaşanan zamanı şimdiki zaman kipiyle anlatmayı tercih ederken, iç romanda di’li geçmiş zaman kullanmış. İç romanda mahkeme sahnesinde tanışacağımız Yabancı, sorduğu sorularla bizi Fevzi’ye en çok yakınlaştıran kişi olacak. Bilmediğimiz her şeyi onun sorguları sırasında Fevzi’nin verdiği cevaplardan öğreneceğiz. Çocukluğu, annesine ne olduğu, Meral’in aldatma hikâyesi, hatta son haberi yazmayı niçin kabul ettiği... Hayatını baştan sona sorgulatan bu redingotlu, silindir şapkalı, ağdalı dille konuşan Yabancı, bir nevi Oğuz Atay’ın Olric’i gibi. Daha ilk karşılaşmada Fevzi’nin kendisine bile itiraf etmek istemediği bir gerçeği soruyor: “‘Şimdi toparlayalım,’ dedi. ‘İstikbaline zerre umut beslemediğiniz bir ülkede, tutuklanmanızdan gayrı hiçbir şey değiştirmeyecek bir yolsuzluk haberinin altına imzanızı atarken esas arzunuz neydi? Ne diye böyle bir şey yaptınız?’”

Roman gerçekte Fevzi’nin ailevi meseleleriyle devam ederken, iç romanda F casus yazılım kullanarak gizlice okuduğu karısının günlüğündeki Bay A’nın kim olduğunu Yabancı’nın yol göstermesiyle anlıyor. Bence romanın yükselişe geçtiği bölümler Bay A’yla karşılaşmaya giden olaylar, doruk noktası ise iki rakibin restorandaki gerilim dolu yemeği. Ayhan Koç iki eski arkadaşın hem edebiyat hem kadın temelli çekişmesini oldukça sağlam diyaloglarla kuruyor. Sohbet, laf geçirmeler, ince dalgalar, küfürler ve sona doğru tırmanan gerilim öyle etkileyici ki okur olarak kendimizi masada oturan bir üçüncü kişi gibi hissediyoruz. Önce Fevzi’nin yazdığı romanın konusuymuş gibi ilerleyen aldatma hikâyesi bir süre sonra ete kemiğe bürünüyor ve yılların birikmiş irini akıp aslında iki tarafı da rahatlatıyor. Karşı tarafın Fevzi’nin romanının sonuyla ilgili şu sözleri finali de belirliyor: “Demek son hakkında fikrin yok. Şöyle yap. F o kıt aklıyla yeni roman fikrini kullanarak Bay A’yı kıstırmaya çalışsın. Başaramasın. Zaten F’nin neyi başardığı görülmüş? Bay A karşı bir hamleyle F’nin yapamadığını yapıp romanı bir mecaz aracına dönüştürsün, sanki bir romanın kurgusu hakkında fikir teatisi döndürüyormuş gibi kendinden üçüncü tekil şahısla bahsedip her şeyi itiraf etsin. Nasıl fikir Fevzi?” Fevzi’nin cevabı ise oldukça anlamlı: “İyi fikir. Yalnız bölümün sonunda F’nin Bay A’nın ağzını yüzünü dağıtması gerektiğini düşünüyorum.” İki erkeğin ego savaşına dönüşen bu oyundaki son cümle artık kahramanın yolculuğunu tamamlaması için yeterli: “İşaret parmağıyla onu gösteriyor. ‘F mi Bay A’yı dövecek?’”

Ve üniversite yıllarından beri arkadaş olan -ki tanışmaları yine romanın en başarılı postmodern oyunlarından biri olarak rüyalar aracılığıyla anlatılıyor- bu iki insanın ilişkilerinin sonuna böylelikle biz de tanıklık ediyoruz. Yaşanan bu olayla bir biçimde silkinen Fevzi değişecek mi bilinmez ama romanın sonunda babasıyla kurmaya çalıştığı ilişkiyle en azından çaba gösterdiğini seziyoruz.

Cümle Göğün Mavisi’nde keskin edebiyat camiası eleştirileri olduğundan bahsetmiştim. En eğlenceli bölümlerden biri Cihan’ın iyi satan bir yazar olarak edebiyat dünyasını tam da merkezden zehir gibi eleştirmesi, yazarları Tip A, Tip B, Tip C... diye kategorize edip bu tipler aracılığıyla piyasanın iki yüzlülüğüyle, yazarların çıkar ilişkileriyle, ahbap çavuşlukla dalga geçmesi... Bu bölüm gerçekten bu işlerin içinde olanların yüzüne hem acı hem muzip bir gülümseme konduruyor.

Ayhan Koç genel olarak sağlam bir dil kurmuş, diyaloglar karakterlere uygun ilerliyor, son derece doğal ve insanı zorlamayan bir dil. Olaylar da herhangi bir yere takılmadan, uzatılmadan ilerliyor. Karakterler aforizmalar saçmıyor, kitabi cümlelerle konuşmuyor. Yalnız bir yerde Sermet’in Atatürk portresiyle ilgili söyledikleri bu doğallığı bozup tirat havası vermiş. Burada Sermet’le Fevzi’nin hangi gazetede çalıştıklarını, Atatürk kitaplarından parayı kaldıran Sinan Özdilli’nin gerçekte kim olduğunu anlıyoruz zaten. Sermet’le Fevzi’nin 90’larda yaşananlardan bahis açıldığında hangi görüşe yakın olduklarını da az çok biliyoruz. O nedenle Sermet’in Sinan Özdilli’yi çektiği “siz, biz, onlar” temalı nutuk daha kısa olabilirmiş.

Yine romanda beni belki de kadın olarak rahatsız adan bir noktaya değinip yazıyı sonlandırabilirim. Meral’in rahatsızlığı romanın başından itibaren vurgulanıyor ama Meral gibi bir kadının kocasını aldatmasının bahanesi olarak bir hafta sonu manik depresif bozukluğu için kullandığı ilaçları almaması ve manikliğinin tavan yapmasının gösterilmesi biraz fazla kolaycı ve ahlakçı bir tutum gibi geldi bana. Sonuçta Meral aslında Fevzi’yle evliliğinde sorunlar yaşayan, edebiyat çevresinde bilinen, gayet çok satan bir dergide çalışan, güzel ve alımlı bir kadın. Hastalık bahanesi olmasa da olurmuş diye düşündüm açıkçası.

Sonuç olarak oldukça eli yüzü düzgün, dili ve kurgusu üzerine düşünülmüş, söylenmeyenleri söyleyen bir roman yazmış Ayhan Koç. Özellikle bilinç akışı yöntemiyle aktarılan anlar, duygular, olaylar okur üzerinde epey etkili oluyor. Ben kişisel olarak birkaç yerde tekrarlanan, ki bağlacıyla bağlanan bölümleri de çok sevdiğimi ekleyeyim. Umarım okuru çok olur.


Banu Yıldıran Genç


Cümle Göğün Mavisi, Ayhan Koç, İthaki Yayınları, Kasım 2020, 206 s.


* Bu yazı Notos'un 84. sayısında yayımlandı. 

Dorothy Parker - Tüm Öyküler

  Aşk Eski Bir Yalan Delidolu Kitap’ın son dönemde bizi tanıştırdığı öykü yazarlarını büyük bir zevkle okuyorum. Daha önce Notos’a ...