Konuşur Gibi Yazılmış Bir Roman
Ayşe Başak Kaban öykülerden oluşan
ilk kitabı Ben, Kendim ve Bergen'den kısa bir süre
sonra ilk romanı Kırık Kalp Sendromu'yla
karşımıza çıktı.
Bir intikam romanı olarak da
okunabilecek Kırık Kalp Sendromu, hayatında hep
yanlış adamları seçen İris'in aldatmalarla dolu evliliğinin
bitmesinin hikâyesiyle başlıyor. Birinci tekil kişili anlatımı
seçen Kaban, okura da “sen” diye hitap ederek yakın ve son
derece açık bir anlatıyı tercih edeceğinin ipuçlarını
veriyor.
Türkiye'de '80'lerden sonra değişen
“kadınlık” algısının 2000'li yıllarda nereye geldiğini göz
önüne sermesi açısından oldukça gerçekçi bir roman olduğunu
söyleyebilirim. Genellikle iyi eğitim almış, aşk evliliği
yapmış, “Çocuk da yaparım kariyer de” diyen, kendi
bakımını da, iş hayatını da ihmal etmemeye çalışan, evin
yüküyle beraber işin yükünü de sırtlanan ve orta yaşa
geldiğinde annesinden o kadar da farklı bir hayat sürmediğini,
hatta daha yorgun olduğunu fark eden bir kuşağın kadınları
bunlar. Bu yükün üstüne birçoğu aldatılmış, yaşamlarını
adadıkları erkekler tarafından gururları kırılmış kadınlar.
Son dönemde kadınların bir
aradayken, erkeklerin niçin bu kadar değiştiklerini, nelerine
güvendiklerini çözmeye çalıştıklarını bizzat biliyorum. Bu
değişim sosyolojik bir vaka olarak incelenebileceği halde, nedense
fazla dillendirilmeyen, kadınların da biraz alkol, birkaç itiraf,
bolca gözyaşı sonrası hemen unutmayı yeğlediği bir konu. Ayşe
Başak Kaban bunu konu edinerek, fazlaca dillendirilmeyeni anlatarak
oldukça cesur ve yenilikçi bir hamle yapmış diyebiliriz. Hem de
bu hamlede olmasını beklediğimiz gibi bol beddua, sağlam küfür
var.
İris'in ilk yanlış aşkı, ayrılık
acısını kollarında dindirdiği sonradan kocası olacak diğer
aşkı derken... klasik bir boşanma ve mağdur tarafta sönmeyen
intikam ateşiyle karşı karşıya kalıyoruz. İris duygularını
“Kırık Kalp Sendromu” adını verdiği bloguna içdökümü
gibi yazmaya başlayınca, aynı dertten muzdarip başkaları da bu
“intikam” kulübünün üyeleri oluyorlar ve okur yavaş yavaş
üyelerin önce yaşamlarının sonra intikamlarının peşine
düşüyor.
Hiçbiri bize yabancı olmayan, farklı
farklı aldatılma hikâyeleri, farklı fiziksel ve psikolojik
şiddetler... Eşimizin, dostumuzun, kendimizin yaşadığı bu
olayları yazar, daha önceki öykülerinde de dikkatimizi çeken
biçimde, son derece detaylı ayrıntılar, incelikli gözlemlerle
aktarıyor bize.
Romanın nicelik olarak yarısını
oluşturan ve zaman akışında atlamaları ustaca kotarılan İris'in
yaşamından sonra diğer karakterler sanki biraz aceleye getirilmiş
gibi. Roman hacimsel olarak bu kadar karakteri
kaldıramayabileceğinden, karakterleri azaltmak ya da hepsinin
yaşam-intikam hikâyelerine yer vermemek doğru bir seçim
olabilirmiş. Bazı bölümlerde anlatılmasının kurguya ya da
karakter gelişimine katkısı bulunmayan olaylar, kişiler yer
alıyor. Roman türünün yazara tanıdığı özgürlük böyle
sıkıntılara yol açabiliyor. Yine bazı betimlemelerde yazarın
çok şey anlatmak istemesine kurban gitmiş yerler var, İris'in
ayrılmaya karar verdiği gecenin sabahında kendisini anlatırken
fazlaca gevezelik yapması, hatta dayanamayıp parantezlerle
anlatması gibi: “Saçlarım mahalle kavgasına karışmış
gibi yolunmuş. Çocukluğumdan beri bir türlü vazgeçemediğim
davranışlarımdan birisidir bu; ne zaman korksam veya öfkelenip
bağırmaya başlasam ellerim iki yandan saçlarımı kavrar, onları
çekiştirirken; korktuysam çığlık atarım, öfkeliysem bas bas
bağırmaya başlarım. (Laf aramızda beni bu şekilde ilk defa
gören birinin gülmemesi imkânsızdır.)”
Kendi adıma Kaban'ın vurucu
öykülerini tercih etsem de, şu sıkıntı dolu gündemde,
çocukluğumuzdaki masallar gibi kötülerin cezalandırıldığı,
alınan intikamların yüreğimize su serpeceği, aşk, sevgi, nefret
gibi duyguları bir daha düşündürecek, özellikle kadın okurlar
için “kızkardeşlik” duygusunu pekiştirecek, son derece açık,
akıcı ve doğal bir dille, konuşur gibi yazılmış bir roman var
karşımızda.
Banu Yıldıran Genç
Ayşe
Başak Kaban, Kırık Kalp Sendromu, Ayizi
Kitap, Nisan 2014, 260 s.
* Bu yazı Notos'un Haziran-Temmuz 2014 sayısında yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder