Memleketten kadın manzaraları...
Yeni çıkan öykü kitapları,
derlemeler, bir proje için bir araya gelen öykü yazarları...
hepsi öyküseverleri heyecanlandıran, sevindiren haberler. Bu
nedenle Notabene Yayınlarından çıkan Alis, Harikalar
Diyarı'ndan Tüymüş Bulunuyor da
Kadınlardan
Gülümseyen Öyküler altbaşlığıyla
kadına dair yeni ve mizah dolu öyküler okuyacağımızı
muştuladı bize. Ayşegül Çelik'in editörlüğünde hazırlanan
kitap kendisininkiyle birlikte on dört öyküden oluşuyor.
Önsöz
oldukça alçakgönüllü bir biçimde başlıyor: “Ortak
hedefimiz; tüm zamanını, aklını, enerjisini kadın hareketine
ayıranlara bir selam çakıp, okuyacakların yüreğine de hafif bir
rüzgâr üflemekti.” Bu
sözlerden sonra şiddetin her türlüsüne hayır denilerek, kitap
Gezi direnişine armağan ediliyor. Öyküleri okudukça görüyoruz
ki bu memlekette kadınlara dair komik bir şeyler yazmak pek de
kolay değil! Daha doğmadan başlayan kadın-erkek ayrımı, çocuk
yaşta evlilikler, yapılması mecbur çocuklar, koca baskısı ve
hatta şiddeti derken, hafifçe gülümsememizi sağlayan bir
cümlenin ardından bile hayatın gerçekleri bir kabus gibi çöküyor
üzerimize.
İlk
öykü Gaye Boralıoğlu'nun Pilavcı
Karısı. Adından
da anlaşıldığı üzere uzun yıllardır kocasına yardım etmek
için pilav pişirip tavuk diden bir kadının hikâyesi. Öykü uzun
bir monolog biçiminde ilerliyor, Boralıoğlu senaryo yazımından
gelen ustalığını buradaki günlük dilde de gösteriyor. Kadın
emeğinin görünmemesi, hasbelkader büyüyen çocuklar, “iyi”
adam olmasına rağmen yine de yenen dayaklar ve bunların doğal
anlatımı önsözdeki hedefi yakalatır nitelikte.
Aslı
Perker'in Terapi
adlı
öyküsü de yıllar süren şiddet dolu bir evliliği anlatıyor.
Burada da dayakçı kocanın psikoloğa gitmeye mecbur edilmesi
öykünün mizahi yanını oluşturuyor. Psikoloğun ne olduğu, niye
gitmesi gerektiği, hakimin niye karıştığı, hele karısıyla
beraber orda ne yapacakları kafasını oldukça karıştırsa da Ali
Osman Bey'in, hapse girmemek için yapması gerekenlere mecburen
katlanacaktır. İlk seans sonrası verilen ev ödevinden kaçmak
için yapılan jest ise öykünün can alıcı noktalarından biri.
Öykü, uzun yıllar süren geleneksel bir evliliği oldukça içerden
ve doğal bir bakış açısı yakalayarak anlatmış.
Öyküler
genelde evliliğin hapsettiği kadınları anlatıyor fakat Deniz
Tarsus “Kuru
Kayısı” öyküsünde
evlilik olmadan da “aile” kurumunun özellikle bekâr bir kadın
için hapishane anlamına geldiğini hissettiriyor. Yaşı geçkin
bir bekâr kadın yani bir “kız kurusu” olan Remziye'nin beraber
yaşadığı annesi ve hemen karşısında oturan kızkardeşi ve
onun ailesinden ibaret dünyası... Çalışsa da kurtulamadığı
bir döngü. Bu döngüye gidilen “gün”lerde neden evlenmediğine
dair sorguya çekilmeleri, kilolar yüzünden aynalarla kavgaları da
ekleyin, etrafınızda birçok kadının belki de dikkat etmediğiniz
yaşamını göreceksiniz. Öykünün gayet manidar bir atasözüne
bağlanması da ensestin kültürümüze nasıl yansıdığını
gösteriyor: “Bayram değil seyran değil eniştem beni niye öptü?”
Sibel
K. Türker'in “Kalpsizin
Teki” öyküsü
kız çocuk ve baba ilişkisine odaklanıyor. Genellikle oldukça
problemli bir biçimde kendini gösteren bu ilişki, öyküde de
öyle. Karısını hiç anlamamış, terk edip gitmiş bir baba, her
ne kadar hatalarını bilse de babasını sevmekten ve acımaktan
vazgeçemeyen kızı... Babanın bencilliği, kibri ve gaddarlığı
en sonunda ipleri koparmaya kadar gelse de sonrasını hiç
bilemeyeceğimiz bir öykü... Kızların vicdanları elverir mi
ipleri tamamen koparmaya, babalarını tamamen silmeye?
Bazı
öyküler kendi ayakları üstünde duran modern kadını anlatsa da,
bazıları çocuklar için yazılmış gibi üstüne basa basa mesaj
verse de, kitabın önsözündeki vaadi gerçekleştiren, yüreğime
bir rüzgâr üfleyip gülümsememi sağlayan öykü sonuncusu oldu.
Hatice Meryem'in kısacık öyküsü “Firdevs”
hem bu toprakların kadınlar tarafından anlatılagelen masallarına
selam veriyor hem de yaratıcı içeriğiyle bir adım öne çıkıyor.
Firdevs'in yaşadıklarının anlatımında kadın argosunun
ustalıklı kullanımı, yaşanan olağanüstülüğün
normalleştirilmesi ve de iyi biten her masal gibi sonunda insanı
hafifletip gülümsetmesi öykünün öne çıkmasını sağlayan
unsurlardan bazıları. Hatice Meryem, okurunu hiçbir zaman
yanıltmıyor.
Notabene Yayınları oldukça iyi niyetli bir girişimde bulunmuş,
yazarlarla görüşmüş, kadınlar için kadın öyküleri
yazmalarını sağlamış, fakat öyküler yayımlanmakta biraz
aceleye gelmişe benziyor. Hemen her öyküde redaksiyon ve düzelti
yanlışlarına rastlanıyor, anlamı bozuk, düşük cümleler,
harfleri kayıp sözcükler maalesef çok fazla. Umarım bundan
sonraki kitaplarında daha özenli bir çalışma sergiler.
Banu Yıldıran Genç
Alis, Harikalar Diyarı'ndan Tüymüş Bulunuyor
Hazırlayan: Ayşegül Çelik, Notabene Yayınları, 2013, 158 s.
* Bu yazı Notos'un Aralık 2013 sayısında yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder