Uyuşturucu kartelinde bir tavşan...
Tavşan
Deliğinde Fiesta, son
dönemlerde okuduğum en ilginç romanlardan biri. Aslında bir
novella demek daha doğru, küçücük ama etkisi çok büyük bir
kitap. Yazar Juan Pablo Villalobos, bir çocuk romanı kadar sade ve
içten bir dille kaleme almış romanını, antrparantez belirtmek
gerekir ki çocuk romanı yazmak hiç de öyle sanıldığı gibi
kolay bir iş değildir, Türkiye'de yeni yeni "iyi"leşmeye
başlayan çocuk yazınında en önemli şey içten olmaktır, çünkü
karşınızdaki okur daha mesajlardan, alegoriden anlamayan,
anlamasına da gerek olmayan bir çocuktur. İçtenlik, göstere
göstere bir şeyler öğretmemek, büyüklerin bakış açısıyla
ve diliyle yazmamak en önemli faktörlerdir. Bu nedenle Tavşan
Deliğinde Fiesta, bir
çocuğun dilinden, içtenlikle yazılmış bir büyük romanı.
Ana karakter küçük
bir oğlan çocuğu. Meksika yerli dilinde adı "tavşan"
anlamına gelen Tochtli'nin bakış açısı romanın sonuna kadar
ustalıkla kullanılıyor. Akla gelen sorular, kendince yapılan
yorumlar ve çıkarımlar son derece ustaca ve komik. Yazar hiçbir
müdahalede bulunmuyor ve romanın sonuna kadar herhangi bir
tutarsızlık göze çarpmıyor. Zor bir anlatım tekniği olan
birinci tekil kişili anlatımı, üstüne üstlük bir çocuğun
gözünden ve dilinden anlatımı Villalobos ustalıkla kotarıyor.
"Yaşımdan
büyük gösterdiğimi söylüyorlar. Ya da tam tersine, bu tip
şeyler için küçük olduğumu. Ya da tam tersinin tersine, bazen
de cüce olduğumu düşünenler çıkıyor."
diyen Tochtli'nin yaşını bilemiyoruz, sadece büyük bir
uyuşturucu tacirinin oğlu olduğunu, annesi olmadığını, tecrit
edilmiş bir yaşam sürdüğü ve annesi olmadığı için bazen
karnının ağrıdığını, ama hiç ağlamadığını biliyoruz.
Neden bir çocuğun ağlamamakla bu kadar övündüğüyse kısacık
bir cümlede gizli. "Ama
ben ağlamıyorum, ağlayanlar top."
Yazar çocuk
dünyasının o kadar ayırdında ki, Tochtli'nin, herkesin gözü
önünde hem de uçarken pisleyen, utanmaları olmayan güvercinlerden
bahsettiği satırlarda ilk köy ziyaretinde ineklerin altına bez
bağlamaya çalışan yeğenimi anımsıyorum.
Romanın kurgusu
ve karakterlerin yapısı için çok önemli bazı ayrıntılar,
hiçbir şekilde göze batırılmadan, Tochtli'nin kendine kurduğu
dünyada anlattıkları arasında verilip geçiliyor. Dikkatli ve iyi
bir okurun çocuğun toplam hayatında tanıdığı on beş kişinin
dördünün dilsiz olmasını es geçmemesi gerekiyor örneğin.
Okurken en aklı
başında bulduğumuz, empati kurup sevdiğimiz, ezilenlerin dostu
karakterin başına gelenlerse bize gerçek dünyanın da böyle bir
yer olduğunu tüm acımasızlığıyla gösteriyor. Bu çok okuyan
ama her çok okuyan gibi hayat hakkında az şey bilen karakter
sayesinde Latin Amerika'daki uyuşturucu kartelleri ve
politikacıların bitmek bilmeyen oyunlarıyla ilgili bildiklerimiz
biraz daha artıyor!
Annesi, arkadaşı
olmayan, okula gidemeyen, hatta kartel savaşları ve babasının
paranoyası nedeniyle evden çıkamayan Tochtli'yi etrafındaki
herkes, yani tüm çalışanlar ve babası elbette sevmekte, ona ne
isterse almaktadırlar. Birçok pahalı kolleksiyona, babasının
tonlarca peso'ya, dolara ve euro'ya, odalar dolusu silaha sahip
olmasına, Meksika'nın en büyük uyuşturucu imparatorlarından
birisinin yegâne varisi ve oğlu olmasına rağmen, roman boyunca
biliriz ki o gerçek dünyadan izole edilmiş, tanıdığı insan
sayısı on beşi geçmeyen (ceset değil) sevgiye aç bir
yavrucaktır...
Özellikle romanın
doruk noktasını oluşturan Liberyalı cüce suaygırlarının
başına gelenler ve Tochtli'nin buna verdiği tepki bir paragrafta
anlatılıp geçse de, okurların kitabı kapatıp yaşananları ve
acıyı sindirebilmek için bir süre derin soluk alması gerekiyor,
tecrübeyle sabittir.
Böylesine
acımasız ve vahşi bir ortama doğmuş Tochtli'nin, içinde
taşıdığı saflık ve çocuklara özgü iyimserliği unutulmaz bir
roman karakteri olmasını sağlamış. Bir roman karakterinin ne
denli kalıcı olduğu romanı bitirdikten sonra daha günlerce
içimizde yaşamasıyla anlaşılabilir. Bir ayı aşkın süredir
beraber yaşadığımız bu küçük oğlan da benim için unutulmaz
kahramanlardan biri oldu çıktı. Özellikle geceleri sözlükten,
tavşandan şapka çıkarırcasına seçtiği afili sözcükleri
ezberleyip sık sık ve doğallıkla cümlelerin içinde kullanması,
kitabı okuyan diğer arkadaşlarımla aramızda "dehşetengiz"
bir gizli dil oluşturdu. Umalım ki Tochtli'yi tanıyan daha çok
okur olsun, tam tersi çok "patetik" olurdu!
Son
dönemlerde Latin Amerika edebiyatında Meksika'nın başını
çektiği bir altın çağ yaşandığını neyse ki dünya
edebiyatını takip eden, kârı sanatın önüne koymayan butik
yayınevlerinin iyi çevirileri sayesinde öğrenmiş bulunuyoruz.
İngilizceye çevrilmesiyle uzunca bir süre "en iyiler"
listesindeki yerini koruyan Tavşan
Deliğinde Fiesta'yla
Villalobos'u tanıdık. Yakın zamanlarda yayımlanan Mario
Bellatin'in Güzellik
Salonu'nu
ve
Alejandro Zambra'nın Bonzai'sini
okuyanlar da görecektir ki Amerika kıtasının güneyinde çok
canlı, özgün ve değerli bir edebiyat biçimlenmekte. Yine umalım
ki Latin Amerika edebiyatının ustalıklı yapıtlarını yayımlayan
ve bir nevi Don Kişot'luk yapan yayınevleri başımızdan eksik
olmasın.
Banu Yıldıran
Genç
* Bu yazı Radikal Kitap ekinde 17 Ağustos 2012'de yayımlanmıştır.
Tavşan Deliğinde Fiesta
Juan Pablo Villalobos
Çev: Çiğdem Öztürk
MonoKL Yayınları, 110 s.
Gerçekten çok güzel kitaptı. Novella olması da iyi olmuş,yazar konuyu uzatmayarak tam tadında bir eser ortaya çıkarmış
YanıtlaSilkaç yıldır yeni bir kitabı çevrilir diye bekliyorum ama daha haber yok :)
Sil