Anılardan
beslenen eşsiz bir edebiyat...
“Pek
bilmiyordum ama en azından şunu biliyordum: kimse kimsenin adına
konuşamaz. Çünkü her ne kadar bir yabancının hikâyesini
anlatmak istesek de eninde sonunda hep kendi hikâyemizi anlatırız.”
Alejandro
Zambra, Eve Dönmenin Yolları
Siyasi tarihiyle, insanlarıyla bizlere benzediği iddia edilen Latin
Amerika, edebiyat konusunda her zaman öncü, farklı ve iyi olmaya
devam ediyor. Günümüzde Mario Bellatin, Juan Pablo Villalobos ve
Alejandro Zambra, ne yazsalar tekrar tekrar okurum diyebileceğim
Latin yazarlardan ilk aklıma gelenleri.
Şilili Alejandro Zambra oldukça genç bir yazar, 1975 doğumlu.
Geçtiğimiz ay Notos tarafından yayımlanan Ağaçların Özel
Hayatı, ikinci romanı. Bu yazı umarım ilk romanı
Bonzai'yi okuduğum günden beri tavsiye ettiğim
arkadaşlarımın “ne anlatıyor?” sorularına veremediğim
yanıtların yerini doldurur. Çünkü Zambra “ne anlattığından”
çok “nasıl anlattığının” incelenmesi gereken bir yazar.
Türkçede yayımlanmış üç kitabı var: İlk romanı Bonzai,
ikincisi Ağaçların Özel Hayatı, üçüncüsü Eve
Dönmenin Yolları. Hiç okumamış olanlara özellikle bu
sırayı takip ederek okumalarını tavsiye ederim çünkü
Zambra'nın bütün ana karakterleri birbirine benziyor, birbirinden
etkileniyor ve kurguda mutlaka birbiriyle çakışıyor, ayrıca bir
yazar olarak nasıl olgunlaştığını da takip etmek mümkün.
Ne anlatıyor sorusunu Ağaçların Özel Hayatı'yla
ilgili sorarsak vereceğimiz yanıt çok kısa olacaktır: Haftanın
altı günü öğretmen, bir günü yazar olan Julián'ın, resim
kursuna giden ve geç kalan karısı Verónica'yı sabaha kadar
beklemesi. Bu kadar basit.
Zambra'nın birkaç belirleyici özelliği var. Kısa yazıyor,
kitapları 100 sayfayı ya bulur ya bulmaz. Bu kısacık kitaplarda
hiçbir karakteri derinlemesine tanımayız. Onları önce ana
hatlarıyla çizer; Julián'ın öğretmen-yazarlığı, Verónica'nın
kocası, Daniela'nın üvey babası olması gibi. Daha sonra cümle
cümle ana hattını çizdiği bu karakteri doldurur, derinlemesine
tanıyamayacağımız bu karakterlerle ilgili yazılmış her cümle
önemlidir çünkü yazar kurguyu buna göre kurmuştur. Neyi, hangi
sırayla, ne kadar öğreneceğimiz öylesine ince hesaplanmıştır
ki bu genç yazara bir kez daha hayran oluruz.
Ağaçların Özel Hayatı, adını Julián'ın
karısını beklerken kızı Daniela'ya anlattığı hikâyelerden
alır. Anlatıyor olmayı, anlatıcılığı sever Julián, oysa
yazdığı kısacık roman 40 sayfayı ancak bulmaktadır. “Birisi
ondan kitabı özetlemesini isterse, Kendisini bir bonzai
yetiştirmeye adamış genç bir adamı anlatıyor, diyecek
muhtemelen.” Bitkinin adından
anladığımız üzere Alejandro Zambra ilk romanına atıfta
bulunmaktadır. Kullandığı bu yöntemlere rağmen Zambra'nın
romanlarını üstkurmaca olarak tanımlamak yetersiz olur. Zambra,
büyülü gerçekçiliğin neredeyse zıttı olabilecek denli
dünyevî, anlattıklarıyla okurla oldukça kişisel ama bir o kadar
da uzak bir ilişki kurmayı tercih eden, vurucu yönü her romanında
çocukluk ve anılar olan, yepyeni bir roman türü ve dili yarattı
bana kalırsa.
Bir yazısında Şili edebiyatının asıl gizli temasının söylenen
ve yazılan arasındaki uçurum olduğunu söyleyen yazar, Şili'de
yazmanın şüpheyle karşılandığını ve yazmadıkları ama
söyledikleri kadar, yazıp da söylemedikleri şeylerin bulunduğunu
ekliyor. İşte bu uçurumdan beslenen Zambra, hemen her romanında
kendisiyle pek de barışık olmayan, birkaç aşk acısı yaşamış,
yazar olmaya çalışan, okuduğu, sevdiği yazarlardan bahseden genç
erkek ana karakterini yavaş yavaş çocukluğun dehlizlerinde
dolaştırır ve söylenen ama yazılmayan anıları birer birer
bulup fazla yorum yapmadan, hatırladığı gibi okurun önüne
serer.
Bu anılarda her zaman Pinochet
baskısıyla geçen bir çocukluk yer alır. Üçüncü romanı Eve
Dönmenin Yolları'na dek
siyasi herhangi bir konuyu ya da karakteri ele almayan Zambra,
Ağaçların Özel Hayatı'nda
kısacık bir paragrafla yine Pinochet'yi anımsatır: “Akşamı,
sınıftan bir grup arkadaş, birbirlerine aile hikâyeleri anlatarak
geçirmişti, ölümle ilgili hikâyeler kendilerini ısrarla
dayatıyordu. Orada bulunanlar içinde hiç ölüsü olmayan bir
aileden gelen tek kişi Julián'dı ve bu saptama onu tuhaf bir
ıstıraba sürüklemişti: arkadaşları, ölen anne babalarının
ya da ağbilerinin ve ablalarının evde bıraktıkları kitapları
okuyarak büyümüştü. Ama Julián'ın ailesinde ne ölüler ne de
kitaplar vardı.” Julián'ın
kendi ailesi için düşündüklerinin hemen hemen aynısı bir
sonraki roman Eve Dönmenin Yolları'nda
da tekrar edilir, bu gibi ayrıntılar, Zambra'nın sevdiği
oyunlardandır.
90 sayfalık bir roman elimizdeki, belki bir novella. 90 sayfada
Julián'ın bir türlü gelmeyen karısı Verónica'yı beklerken
daldığı düşünceler sayesinde yirmi yıl geriye, on yıl ileriye
gidiyoruz. Julián'ın ailesini tanıyoruz, anılarında yol
alıyoruz, sonra Julián'ın bitirmiş olduğu o kısacık romanı
artık genç bir kadın olan Daniela'nın elindeyken görüyoruz,
Daniela'nın okuyup da hissettiklerini öğreniyoruz. Bütün bunları
kısa, duru ve net, bildiğimiz anlamda edebi olmaktan fersah fersah
uzak cümlelerden okuyoruz. Zambra'nın o kısacık romanlarının
akıllardan gitmemesinin bir nedeni de dilindeki bu özgünlük.
Çiğdem Öztürk'ün başarılı çevirisi bu özgünlüğü
hissetmemize olanak sağlıyor.
Verónica eve geliyor mu, bunun pek
de önemi yok, çünkü biliyoruz ki romanın bir yerinde okura şöyle
denilmişti: “Şimdilik hikâye ilerliyor ve Verónica
gelmiyor, bunu akıldan çıkarmamak, bin bir kez tekrarlamak gerek:
döndüğünde roman bitiyor, kitap o dönene ya da Julián artık
onun dönmeyeceğine emin olana kadar sürüyor.” Kitap
sürüyor ve bu Latin Amerikalı yazar has edebiyat okumanın nasıl
bir zevk olduğunu anımsatacak yeni okurlarını bekliyor.
Banu Yıldıran Genç
Ağaçların Özel Hayatı,
Alejandro Zambra
çev: Çiğdem Öztürk
Notos Kitap, Haziran 2015, 91 s.
* Bu yazı Birgün gazetesinin 26 Temmuz 2015 tarihli Pazar ekinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder