“Klasikleri okudun mu?” sorusu bu
ülkede kitapla ilgili muhabbetlerdeki önemli sorulardan biridir.
Okulda öğretmenler, evde anne-babalar tarafından klasiklerin
okunması salık verilir, taksitle, kapıdan kapıya klasik kitap
setleri satılır, hatta Milli Eğitim Bakanlığı çok iyi bir iş
yapar gibi 100 Temel Eser listesi hazırlayıp, sadece kendi
belirlediği klasiklerin okutulmasına çalışır, okullara bu liste
dışında kitap önerilmemesini önemle anımsatır.
Bu önemli kitapların çeviri
niteliğinin ne kadar önemli olduğu ise hep gözardı edildi.
Yazıldıkları dönem itibariyle telif haklarından muaf olan
klasikler Türkçeye hiçbir zaman tam hakkıyla çevrilmedi.
Cumhuriyet döneminde Hasan Âli Yücel'in kurduğu bir komisyonla
klasiklerin çevrilmesine girişildi, oldukça da başarılı bir
girişimdi, döneminin ünlü yazar ve şairleri çok iyi çeviriler
yaptılar ama bir süre sonra çalakalem yapılmış kötü çeviriler
ortaya çıkmaya başladı. 2000'li yılların başında Milli
Eğitim'in listeleriyle beraber kötü çeviriler artık
çoğunluktaydı. Önüne gelen yayınevi, hatta sırf bu iş için
kurulmuş yayınevleri telif ödeme derdi olmadığından klasikleri
alıp, insanların çevirilerini çalıp, ekleye çıkarta okunmaz
duruma getirdiler. Yıllardır işini iyi yapmaya çalışan
yayıncılar dertlerini anlatmaya çalışmaktalar ama kitap
fuarları, kitabevleri hâlâ ordan burdan çalınmış çeviriler,
kısaltılmış, sansürlenmiş, künyesinde çevirmenin adı bile
bulunmayan klasiklerle dolu.
Son birkaç yılda iyi çevirilerle öne
çıkmaya çalışan yayınevleri ilanlarına “eksiksiz, orijinal
çeviri” gibi ibareler eklediler. Ve yine son yıllarda butik
yayınevleri klasik yazarların Türkçeye bugüne kadar hiç
çevrilmemiş eserlerini kazandırmaya ya da var olan iyi çevirilerin
yeni basımını yapmaya başladılar.
Notos Kitap Yayınevi de bunlardan
biri. Yeni başladığı “Klasik Kitaplar” dizisi Balzac ve
Poe'dan sonra Turgenyev'le devam ediyor.
Türkçeye ilk kez çevrilen ve
Turgenyev'in de ilk eserlerinden biri olan bir novella “Lüzumsuz
Bir Adamın Günlüğü”. Ölümünden birkaç gün önce
günlük tutmaya başlayan bir adamın notlarından oluşuyor.
“Lüzumsuz” sıfatı özellikle önemli çünkü gerek bu
novelladaki kahramanı Çulkaturin gerekse “Babalar ve
Oğullar”daki unutulmaz karakteri Bazarov, sonraki yıllarda
birçok yazarı etkileyecek, Rus Edebiyatında Oblomov'dan
Raskolnikov'a birçok lüzumsuz adam tiplemesi görülecekti.
Türkiye Edebiyatında Tanzimatla
birlikte bir uyumsuz tiplemesi görülse de daha çok Alman
Romantiklerinden etkilenilmiştir. Gerçek anlamda ise Sabahattin
Ali'nin “Kürk Mantolu Madonna”sında karşılaşırız bu
garip tiple, Raif Efendi'yi anlamak çok zordur, bu karakter Sait
Faik'in unutulmaz öyküsüyle kendi adını bulur: “Lüzumsuz
Adam” ve sonraları Huzur'daki huzursuz Suat'ta,
Tutunamayanlar'ın Selim'inde, Aylak Adam'ın Bay
C.'sinde hep görürüz bu lüzumsuzluğun izlerini...
Turgenyev'in sözcükleriyle: “...benim
hakkımda söylenebilecek bir şey yok; ben yalnızca lüzumsuzum.
Gereğinden fazla, hepsi bu. Büyük ihtimalle doğa bu dünyaya
gelişimi hesaba katmadı ve bundan dolayı da bana davetsiz misafir
muamelesi yapıyor. ...Tüm hayatım boyunca sürekli yerimin
alındığını fark ettim, belki de aramış olmam gereken konumu
bulmaya çalışmadığımdan.”
Çulkaturin ölmeden
önce eskileri anımsamaya başlar ve lüzumsuzluğunu okura
kanıtlamak için başından geçmiş bir aşk hikâyesini anlatır,
belki herkesin başına gelebilecek bir hikâyedir ama o daha baştan
karar vermiştir lüzumsuz olduğuna ve bunun ilk koşullarından
biri koşulları değiştirmeye çalışmak için çaba
göstermemektir.
Böylelikle
Çulkaturin'in yaşamındaki en büyük lüzumsuzluğu öğreniriz,
anılara hastayken kendisine bakan bakıcısıyla didişmeleri de
katılır. Günlükler oldukça sade bir dille, ağdalı
betimlemelerden kaçınarak yazılmıştır. “Çiçeğe
benzer bir tarafım olsaydı ve karşılaştırma çok bayat
olmasaydı, ruhumun o günden tibaren çiçek açtığını söylemeye
cüret ederdim.” gibi
döneminin ağır diliyle dalga geçen cümleler kurar. Genellikle
modern romanda rastladığımız metinlerarası ilişkinin ilk
örneklerini vererek kendini Gogol'ün Poprişçin karakterine
benzetir, âşık olduğu Liza'yla birlikte Puşkin'in Kafkas
Mahkûmu'nu okur. Her gün
anlattıklarını oldukça heyecanlı bir yerinde keser, bir sonraki
gün anlatının yapısını bozmadan, doğallıkla yaşam öyküsüne
devam eder. Bu nedenle Turgenyev daha ilk kitabında başarılı bir
yazar olacağını imlemiştir. Zaman zaman Gogol'e yaklaşan ince
mizahı, okurun gözünün önünde manzarayı ya da insanları
çizilmişçesine canlandıran ustalıklı betimlemeleriyle hiç
sıkıcı olmayan bir “klasik” elimizdeki. Öyle ki kıskançlığın
doruğa ulaştığı bir dans sahnesinde Çulkaturin ve başında ölü
bir böcek takılı olan damının anlatımı okura kahkaha bile
attırabilir:
“Mazurkanın ilk sesleri duyulmaya
başladığında soğukkanlılıkla etrafıma baktım; uzun suratlı,
kırmızı parlak burunlu, ağzı hiç kapanmıyormuş gibi tuhaf bir
şekilde aralıklı, viyolonselin sapını andıran, sıska boyunlu
genç bir hanımefendiyi, rahat ve umursamaz bir havayla yanına
yanaşıp topuklarımı üstünkörü tıklatarak dansa davet ettim.
Gülkurusu soluk bir elbise giymişti; kafasının üstünde de rengi
solmuş, kapkalın bakır yayda sallanan karasinek türünden bir
böcek vardı; velhasıl bu kız, tabiri caizse, keskin bir can
sıkıntısına ve müzmin bir başarısızlığa bulanmıştı.
Akşamın başından beri bir kez olsun sandalyesinden kıpırdamamış;
kimse onu dansa kaldırmayı düşünmemişti. 16 yaşında sarışın
bir genç, damı olmadığından bu kadına göz dikmiş, hatta ona
doğru bir adım atmıştı, fakat kadına bir daha bakıp iyice
düşündükten sonra aceleyle kalabalığın içine saklandı. Artık
düşünün benim teklifimi nasıl keyifli bir şaşkınlıkla kabul
ettiğini!”
Milli
Eğitim Bakanlığı biraz daha gerçekçi davranıp listeleri
yenilese, bu kitabı ortaöğretim için hazırladığı kitap
listesine gönül rahatlığıyla ekleyebilirdi. Lise yaşına dek
kitap okumamış ama okumak zorunda kalmış öğrenciye de, vampir
ve aşk romanlarından başka bir şey okumamış öğrenciye de,
edebiyatın büyülü dünyasının keyfine varan öğrenciye de
uygun olabilecek, klasik önyargısını kırabilecek, keyifli bir
kitap “Lüzumsuz Bir Adamın Günlüğü”.
Çok genç bir
çevirmen olan Oğuz Tecimen'i başarılı çevirisi ve kitabın
başında yer alan, 1800'lerin Rusyası'yla Turgenyev'in yaşamı
hakkında detaylı bilgiler veren başarılı kronolojisi için
tebrik etmek gerekmekte. Kronolojide sütunlara ayrılmış bir
biçimde yazarın hayatını, edebiyatta ne olduğunu ve tarihsel
olayları okuyabilmek, Rus ve Avrupa Edebiyatları'nın daha yetkin
anlaşılabilmesini sağlıyor.
Yine
kitabın sonunda Princeton Üniversitesi Slav Dilleri ve Edebiyatları
Profesörü Ellen Chances tarafından yazılmış “Rus
Edebiyatında Lüzumsuz Adam”
başlıklı bir inceleme bulunmakta. Gerek özenli çeviri, gerek
kronoloji, gerekse bu inceleme, “klasik” bir eser için ne denli
hazırlanmak gerektiği konusunda birçok yayınevine örnek
oluşturabilir.
Banu Yıldıran
Genç
* Bu yazı 20 Eylül 2013 tarihli Radikal Kitap'ta yayımlanmıştır.