Vampirlerin
anavatanında
Metis Yayınları iyi bir
yayınevinde olması gereken en önemli özelliklerden birine sahip.
Yayım hakkını aldığı bir kitabı, aradan uzun bir süre geçmiş
de olsa tekrar basıyor. “Baskısı bulunmayan kitaplar cenneti”
ülkemizde, Mircea Eliade'nin ilk baskısı 1991'de yapılan Matmazel
Christina'sı da, uzun bir süre sonra yeni ve şık bir kapakla
tekrar yayımlanan kitaplardan biri.
Mircea Eliade, dünyaca tanınmış bin
dinler tarihi uzmanı. Uzun yıllar başka ülkelerde yaşasa ve
akademisyenlik yapsa da doğduğu Romanya'nın mitlerinden
etkilenerek yazmış Matmazel Christina'yı.
Bütün dünyada ona yakın inanışlar
var fakat en popüler vampir hikâyesi Ulah Prensi III. Vlad'dan
etkilenilerek yaratılan Kont Drakula. Bram Stoker'ın romanıyla
iyice ünlenen bu karakter, vampir efsanelerini yaygınlaştırmış,
özellikle 2008'de yayımlanan Stephenie Meyer'in Alacakaranlık
serisinin kitapları ve ardından çekilen filmleri vampirlerin
kahraman olmalarını, sevilmelerini bile sağlamıştır.
Matmazel Christina da bir vampir
hikâyesi ama alabildiğine ince, hatta hüzünlü bir aşk hikâyesi
bile sayılabilir. Eliade kitabın sonundaki notunda “Matmazel
Christina, yirmi küsur yıl önce ölmüş ve vampir olmuş bir genç
kadının aşk hikâyesidir. Bu türdeki ilk çalışmam olan bu
kitapta, Rumen folklorunun, 1880'lerde büyük şair Eminescu'nun da
ilgisini çekmiş bir temasını ele almak istedim.” diyerek
yazmasının nedenlerini anlatır.
Z diye anılan Romanya taşrasındaki
ıssız bir köşkte geçen roman, köşke konuk olmuş ressam Egor
ve arkeolog Mösyö Nazarie'nin geçirdiği sıra dışı birkaç
günü anlatmakta. Evin sahibesi Madam Mosco, koca köşkte kızları
Sanda ve Simina'yla yaşamaktadır. Egor'un köşke konuk olmasının
başlıca sebebi Sanda'ya olan aşkıdır, bu nedenle resim çizmek
yerine genellikle onunla yalnız kalacak anları kollamaktadır.
Kadınlardan oluşan bu çekirdek
ailenin garipliğini anlatırken Mircea Eliade oldukça güçlü bir
atmosfer yaratabilmiş. Öylesine edilen birkaç söz -köyde
kimsenin köşke tavuk, yumurta satmaması, çalışanların ansızın
işi bırakıp gitmeleri- gelecekte okuru bekleyenleri hafif de olsa
imlemekte. Sanda'nın saf ve iyi niyetli bir genç kız olarak
betimlenmesi, onun zıddı dokuz yaşındaki Simina'nın garip
davranışları, kaybolup durması gerilimin yavaş yavaş artmasını
sağlıyor.
Bir akşam yemeğinde bahsedilen,
köylüler tarafından öldürüldüğü söylenen Madam Mosco'nun
kızkardeşi Matmazel Christina, önce evdeki özel ve farklı
portresiyle, sonra da farklı hikâyesiyle kurgunun odak noktası
olacaktır.
Mösyö Nazarie kısa bir süre sonra
köylülerden Christina hakkındaki söylentileri duyar, köydeki
erkeklerle zorla birlikte olup sonradan öldürmesi, işkenceleri, en
sonunda sevgilisi tarafından vurulup öldürülmesiyle ilgilidir
bunlar. Eliade, kitaba adını veren karakterini yaratırken tüm
derinliğiyle vermeyi başarmış, ilk başta hakkında korkunç
şeyler duyduğumuz Christina, geceleri Egor'u ziyaret etmeye
başladığında, ona tehditler savurduğunda ve korkuttuğunda tam
da gerçek yüzünü göstermiyordur aslında. Sona doğru
yaklaşırken onun gencecik yaşta öldürülmüş fakat ölememiş
bir kadın olduğunu, Egor'a delicesine âşık olduğunu, hatta bir
ölümlüyle birlikte olabilmek için birçok fedakârlık yaptığını
öğreniriz. Cinsel cazibesi, güzelliğiyle herkesi baştan
çıkarabileceğine inansa da yaşadığı son hayal kırıklığı
her şeyin sonu olur.
Romanda vampir efsanesi temel alınsa
da köylü ayaklanması, pedofili, ensest gibi birçok farklı nokta
yer almakta. İki kere sinemaya da uyarlanan Matmazel Christina,
vampirlere farklı açıdan bakmak isteyenler için...
Banu Yıldıran Genç
Matmazel Christina, Metis Yayınları,
174 s.
* Bu yazı Agos Kirk'in Kasım 2014 sayısında yayımlanmıştır.