Bir
zamanlar TRT ve dizileri...
Ortaokulda
apolitik arkadaşlarıma, sağcı-solcu ne demek bilmeyen ve umru da
olmayan insanlara sinir oluyor, içime kapanıyor, 12 Eylül’ü
konu alan romanlar, öyküler okumaya devam ediyordum. O abiler,
ablalar ne güzel yıllarda yaşamışlardı, oysa biz Özal
çocuklarıydık, küreselleşme ve kapitalizm gençliğimizin tam
ortasına denk gelmişti. Ah her şey ne kötüye gidiyordu...
1990'lı yıllarda büyüyen bir çocuğun hezeyanlarıydı bunlar,
oysa şimdi...
Derslerde
Servet-i Fünun dönemine gelince Aşk-ı
Memnu'yu
izletiyorum yıllardır, tabii ki 1975 yılında Halit Refiğ
tarafından yönetilen versiyonu. Geçtiğimiz yıllarda iki üç yıl
sürmüş, olabildiğince sündürülmüş diziyi altı bölümde
izleyince bir şaşırıyor çocuklar. İlk bölümlerde sıkılsalar
da bir süre sonra dizideki teatralliğe, klasik müzik kullanımına
ve Halit Ziya'nın farklı cümlelerine alışıyorlar. Sonra sorular
sormaya başlıyorlar, başka hangi diziler vardı böyle, hep böyle
kısa mı sürüyordu, o zaman rating yok muydu, insanlar bu dizileri
anlıyor muydu?
Benim
yaşım Aşk-ı
Memnu'ya
yetmiyor ama ne çocukluğumda ne ilk gençliğimde rating'in adını
duydum, diyorum. O kadar güzel edebiyat uyarlamaları izledim ki
hâlâ tatları damağımda, diyorum. Biz her şeye rağmen şanslı
bir kuşakmışız, diyorum. Devlet televizyonu olduğunu unutmamış,
kültüre sanata yer veren bir TRT vardı. Bugünkü dizilerin
kalitesiyle, misyonuyla karşılaştırılmayacak denli farklıydı
her şey. Şimdi siz öyle uyarlamaları ancak İngiliz devlet
televizyonu BBC'den izleyebiliyorsunuz, internet, torrent, dizi
siteleri bir şekilde bunlara ulaşıyorsunuz en azından, diyorum.
Çocukluğumdan
hayal meyal hatırladığım Kartallar
Yüksek Uçar
geliyor mesela ilk olarak aklıma. Hanım Ağa ve Banazlı İsmail,
bir de Karayolları'nın Zincirlikuyu'daki binası... Konusunu
hatırlamıyorum ama senaryosunu Attila İlhan'ın yazdığını
yıllar sonra öğrendim, 1991'de senaryosunu yine onun yazdığı
Yıldızlar
Gece Büyür'ü
izlerken... Bu dizideki hapisten çıkmış devrimci tiplemeleri, bir
grup arkadaşın 1980 sonrası geçirdiği değişimin anlatımı
beni büyülemişti.
Bu
andıklarım televizyon için bir yazar tarafından yazılmış
senaryolar, uyarlama değil. Yine öğrencilerin sorularına
dönüyoruz tabii, bugün kanallardaki birçok dizinin senaryosunda
da yazar imzaları var ama ne dönem aynı dönem ne izleyici aynı
izleyici...
Yıldızlar
Gece Büyür'den
hemen sonra aklıma gelen, Mehmet Eroğlu'nun romanından uyarlanan
Okan Uysaler'in yönettiği Issızlığın
Ortasında.
Fikret Kuşkan'ı televizyonlarda ilk görüşümüzdür herhalde.
Canlandırdığı Ayhan karakterinin sürekli üşümesi, paltosunu
çıkarmaması, kaybolan arkadaşlarını araması, hayal meyal
anılan geçmiş politik eylemler... On dört yaşında bu kadar
farklı bir dizi izleyince hemen romanını okumuştum ve Mehmet
Eroğlu çok erken yaşlarda keşfettiğim yazarlarımdan biri oldu.
Okan
Uysaler demişken Gecenin
Öteki Yüzü'nü
anmak gerekir. Füruzan'ın kendi eserinden uyarladığı,
senaryosunu yazdığı bir şaheserden bahsediyorum. Zuhay Olcay'ın
Haluk Bilginer'in oyunculukları zaten unutulmazdı ama aklımdan
çıkmayan isim Müşfik Kenter. Bu diziyle ölümün acısını,
tutulan yasın hiç bitmeyebileceğini öğrendim. Ve sonra ne
yaptım? Tabii ki Füruzan'ın kitaplarını okumaya başladım.
Bu
verdiğim örnekler günümüzle arasındaki farkı yeterince izah
ediyor aslında. Annemler izlemiyordu mesela bu dizileri, isteyen
komediye yakın Perihan Abla'yı, Bizimkiler'i izliyor ama daha
iyisini, farklısını isteyen de devlet televizyonunda
bulabiliyordu. Kültürlü olmak, sanattan anlamak hâlâ geçer
akçeydi. Sonra özel kanallar geldi ama hiçbir dizi TRT'nin o
dönemki kalitesini yakalayamadı. Özel kanalların uyarlamalarında
en son Sinekli
Bakkal'ı
izleyeyim demiştim, onu da Şemsi İnkaya'nın canlandırdığı
baba tiplemesi Fethullah Gülen'e benziyor ve aşağılıyor diye iki
bölümde kaldırmışlardı. Şimdi unutuldu gitti o günler.
Uyarlamaların
sonu gelmez, bugün internette yıl yıl TRT'nin çektiği dizilerin
adlarına ulaşabilirsiniz. Kimler kimler yok ki? Reşat Nuri'den
Çalıkuşu,
Dudaktan Kalbe, Acımak, Yaprak Dökümü;
Refik Halit Karay'dan Bugünün
Saraylısı;
Erhan Bener'den Yalnızlar...
Saymakla bitmez. Birçoğuna özel kanallar el attı, tekrar tekrar
çekildi, bazıları hiç tutmadı, hemen yayından kaldırıldı,
tuttuysa daha fena yıllarca uzatıldı da uzatıldı. Ama bugün
bile belli bir yaş üstüne Çalıkuşu
deyin, Aydan Şener ve ağlayınca hemen kızaran o burnu gelecektir
akıllarına.
Sonuç
olarak ergenlik gereği midir bilmem yaşadığım dönemden nefret
ediyorken, yine yaşlanma belirtisi midir bilmem şimdi hep o
dönemlere özlem duyuyorum. En azından televizyon dizileri
açısından. Çünkü daha önce Agatha Christie yazısında da
belirtmiştim iyi sanat birbirini tetikler. İyi uyarlama kitabı,
iyi kitap uyarlamasını merak ettirir. Bahsettiğim dizileri
izlettiğim çocuklardan okumayı sevenler uyarlamayla aralarındaki
farkları merak edip romanları okudular. E ben de diziler sayesinde
oldukça erken bir yaşta Mehmet Eroğlu, Füruzan ve Attila İlhan'la
tanıştım. Daha ne ister ki bir insan?
Banu
Yıldıran Genç
* Bu yazı oggito.com'da yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder