Bir kitap nasıl çok
satar?
Taksim meydanının daha güzel olduğu
yıllarda, tam meydana bakan bir kitabevinde çalışıyordum. Çok
satması beklenen bir kitap için yapılan hazırlıkları ilk orada
gördüm. Verilen siparişler, yetişmeyen kitaplar... Orhan Pamuk'un
Yeni Hayat romanı içindi bunlar. Bir sonraki hazırlık imza
günüyle beraberdi ve bugünkü anlamıyla “bestseller”a daha
yakın bir kitaptı söz konusu olan. Birkaç yıl sonra da yine
Orhan Pamuk'un bir romanına billboard'larda rastladık. Evet,
2000'li yıllara yaklaşırken içine kapanık edebiyat dünyamız
değişmeye, küreselleşme ve kapitalizmden nasibini almaya
başlamıştı.
Bugün artık ortalık bestseller dolu,
bu İngilizce sözcüğe “çok satan” diyen de var, “yığın
kitabı” diyen de. Bazıları gerçekten iyi ve çok satan
kitaplarken, bazıları ikinci anlamı daha çok karşılıyor. Bu
konuda diğer ülkelerle ne denli benzediğimizi anlamamızı
sağlayacak oldukça hoş bir kitap yayımlandı son günlerde.
İsveçli yazar Peter Stjernström'ün yazdığı Dünyanın En İyi
Kitabı.
Yazarlık hayatı edebi öykü ve
romanlarla başlayan ama alkolik olmaya ve orta yaşlarına yaklaşan
Titus Jensen'in bir bestseller yazmaya karar vermesiyle başlar
roman. Bir kitap nasıl bestseller olur? Bunun formülleri var mıdır?
Çok sarhoş oldukları bir gün şair Eddie X'le bu fikirleri
tartışır, sonrasında da sızar giderler.
Titus Jensen kariyerini toparlamak için
son şansının bu fikir olduğunu düşünüp çalışmaya girişir.
Bir bestseller biraz polisiye olmalıdır ki Titus ana karakteri bir
polis dedektifi yapar, bir bestseller'da katil sanat ve tarihle
kafayı bozmalıdır ki Titus, Da Vinci yerine Dali'yi kullanır,
yerine göre sağlıklı yaşam formülleri ve yemek tarifleri
verilmelidir ki ana karakter polis dedektifi roman boyunca kendi
sağlık reçetesi ve yaptığı yemeklerle 40 kilo verir, araya bol
bol aforizma serpiştirmelidir ki dedektif Hakån Rink bir yaşam
koçu sayılır, bir bestseller her zaman mutlu sonla bitmelidir ki
bu bütün yayıncıların üstünde anlaştığı bir konudur, Titus
bunu tabii ki sağlayacaktır.
Tasarısını anlattığı yayınevi bu
fikre bayılır ve gerekli anlaşmaları yapar. Tek şart Titus'un
içmemesidir ve bu da birtakım önlemlerle sağlanır. Winchester
Yayınevi ülkenin en büyük iki yayınevinden biridir ve bu
büyüklüğünü marketlere kitap dağıtarak sağlamıştır!
Patron Evita oldukça akıllı ve işini bilen bir iş kadınıdır.
Marketlerde yerlere saçılmış kitapları her gördüğünde içiniz
acısa da kitaptaki şu söz maalesef doğru: “İlgi çeken
kitaplar kitap endüstrisinin dolaşım sisteminin alyuvar
hücrelerinin ta kendisidir. Böyle kitaplar olmasa sektör kuruyup
giderdi.”
Titus'un kitabının en önemli
fuarlardan biri olan Göteborg fuarına yetişmesi planlanır, çok
hızlı ve planlı olmaları gerekmektedir. Editör Astra'nın dediği
gibi: “Son zamanlarda kitapların sahne ömrü altı ay kadar. Bu
süre içinde elimizden geldiğince çok sahneye çıkmasını
sağlamalıyız.” Titus Jensen kitabını yazmaya başlar ve alkolü
bırakmanın verdiği zindelikle oldukça hızlı bir biçimde
ilerler.
Peter Stjernström, samimiyetle
belirttiği bu çok satma kurallarına kendisi de ustalıkla uyar,
romanındaki heyecan unsuru, Titus'un sarhoşken fikrinden bahsettiği
Eddie X'in de aynı kitaba başlamış olmasıdır. Bu iki yazar
arasındaki çekişme, romanın bulunduğu belleğin çalınması,
kaçırılan insanlar, baştan çıkarılmaya çalışılan
editörler, romanın oldukça hızlı ve heyecanlı bir biçimde
okunmasını sağlıyor ki bu bestseller olmanın en önemli
şartlarından biri.
Peter Stjernström postmodern oyunlarla
kitabını zenginleştirmekte, okurlara Titus Jensen'in yazdığı
kitaptan parçalar okuturken bir yandan da kendi yazdığı Dünyanın
En İyi Kitabı'nı okutarak kitap içinde kitap okumamızı
sağlıyor. Yine elimizdeki kitap aslında Titus'un formülleri
uygulanarak oluşturulmuş bir kitap, heyecan, korku, gerilim
unsurları, araya serpiştirilmiş bilgiler, herkesi birbirine
bağlayan olaylar, mutlu son kuralı ve son dakikada okuru ters
köşeye yatıran sürprizli final... Hepsi her iki kitapta da
mevcut.
Roman oldukça eğlenceli ve içi boş
bir bestseller değil ama Peter Stjernström'ün değinip geçtiği
bazı konular ve onlara değinme şekli ileride ondan daha iyi bir
roman okuyabileceğimizin işareti sayılabilir. Özellikle
İsveçlilerin günlük hayat rutinlerinden, ailelerin mutlu ve
zengin görünme çabasından, eski devrimcilerin bir şiir
dinletisiyle gençliklerini hatırlayıp hemen ertesi sabah ev ve
araç kredisini ödemek için çalıştıkları işlerinden
bahsettiği yerler dünyada her şeyin aynı olduğu hissiyle ve
üzüntüyle okunuyor.
Peter Stjernström'ün İsveç'te bir
telif ajansı var, yani aslında bu eleştirilerin hepsi sektörün
kalbinden eleştiriler. Bu saatten sonra bunu değiştirecek ne
yapılabilir? Belki de bunu düşünmemiz gerekir. Zamanında Genç
Werther'in Acıları'nın bestseller olduğunu düşünürsek, bugün
büyük bir AVM'deki kitap zinciri mağazasına gidip “Çok
Satanlar” bölümüne bakıp ağlayabiliriz bence.
Kitapta üstü kapalı de olsa Paulo
Coelho'yla ilgili çok komik yerler var, “Altın Yapan” kitabının
yazarıyla ilgili bu acayip bilgiler Peter Stjernström'ün yayın
dünyasından olmasıyla daha da ilginçleşiyor. Doğru olma
olasılığı bir yana bence birinin çıkıp da tüm bu olanlarla
ilgili böylesine cesur bir kitap yazabilmesi keşke Türkiyeli
yazarlara da örnek olsa da böyle “içerden” bir şeyler
okuyabilsek.
Çok rahatça okunabilen bu kitabın
tek zorlayıcı tarafı eylemlerin şimdiki zamanla çekimleniyor
olması. Çeviriden kaynaklanıp kaynaklanmadığını bilemediğim
bu anlatım, okuru oldukça uzaklaştıran bir etkiye sahip.
Stjernström'ün orijinalinde nasıl yazdığını bilemiyorum tabii,
onun dışında Boran Evren'in oldukça temiz bir çevirisi var.
Banu Yıldıran Genç
Dünyanın En İyi Kitabı
Peter Stjernström, Yabancı Yayınları,
Aralık 2014, 332 s.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder